10 Kasım 2010 Çarşamba

Eddy Curry


2001'draftından önce DePaul Üniversitesi'ne fake atıp drafta giren ve dolayısıyla Chicago'da başlayan umut verici profesyonel kariyerine 2005'te New York'ta devam eden (yada etmek zorunda kalan) bu kocaoğlan, NBA'e gidip önce şanssızlık sonra aptallıkla kendini ziyan eden yeteneklerden yalnızca bir tanesi olarak tarihe geçmek üzere... O tarih olmadan bir üstünden geçmek lazımdı saman alevi kariyerinin...

Direk liseden seçilen oyunculardandı Curry, harika fiziği ile dudak ısırtıyordu, Chicago'nun post-Jordan dönemi yeni yapılanmasında Tyson Chandler ile birlikte kendine önemli yer edinebilecek isimlerin başında geliyordu, o isim daha sonra Ben Gordon oldu bu arada, şimdi de Derrick Rose... Neyse asıl konumuz olan kocaoğlan Eddy'e gelelim biz.

Lige girdiği ikinci yıl iki haneli sayılara ve önemli yüzdelere ulaşmaya başladı, hatta yüzde 58.5 gibi bir oranla field goal yüzdesi sıralamasında NBA'in birinci sırasına yerleşti. Gelecek yıllarda istikrarlı çıkışını sürdürmesine rağmen savunmadaki zaaflarının yanı sıra, boyu ve kalıbına göre ribauntlardaki etkisizliği onunla ilgili soru işaretlerini ortaya koyuyordu, gerçi daha sonra başına geleceklerin yanında savunma zaafı ve ribaunt problem bile sayılmayacaktı...

2005 yılında takımı play-off'a lider skoreri olarak sokacak olan Curry kalp ritmi bozukluğu nedeniyle hastaneye kaldırılıyor ve kendisi için zor günler başlamış oluyordu... Ne o sene ne de ondan sonraki senelerde hiç play-off'ta oynama şansına erişemedi Illinois eyaletinin yetiştirdiği bu iri adam... Chicago yönetimi bu rahatsızlıkla ilgili DNA testi istedi, Curry vermeye yanaşmayınca olanlar oldu ve kendisini New York'ta buldu.

Zayıf Knicks'e biraz merhem olabilmeye gelmişti ki Isiah Thomas'ın arayış serüveninde başrollerden birini de o kaptı. Aslında ilk ve ikinci sene katkısı oldu takımına, 2007'de 81 maça ilk 5 başlayarak 19,5 sayı ve 7 ribauntluk kariyerinin en iyi performanslarından birini sergiledi. Sonraki yıllarda sakatlıklar etkilerini göstermeye devam etti. Oynadığı maç sayısı azalmaya devam ederken yüksek kontratı New York'taki fıkralara konu olmasına neden oluyordu.

"Hayatta 3 şey gerçektir" diyordu bir köşe yazarı, "1- ölüm, 2- vergiler, 3- Bir Knicks maçında Curry'nin maça hazır olmaması"... 2008 yılında iyiden iyiye oynamayan adam haline gelmişti. Toplam 3 maç oynarken, bir sonraki yıl da öncekinden neredeyse farksız olarak 7 maç oynayabildi. Coach D'Antoni "kilo vermeden gözüme gözükmesin" diyor kendisi için. Bu arada oynamadığı yıllar da dahil 9 yıllık kariyerinde kazandığı para 57 milyon dolar. Bu sene alacağı 11 milyondan sonra Knicks yönetiminin kendisini bir daha görmek istemeyeceği çok açık.

Ha bu kadar para kazandı da ne oldu? Yahoo'da çıkan bir haber var, açılan eşcinsel taciz suçlamasından avukatlarına, bunun dışında da Juwan Howard'a borcu var. Kendisi masraflarının çok olduğunu belirtmiş, ailesine, uydu TV kanallarına ve kategorize edilmeyen bir sürü yere ödemeler yapıyor, yıllık masrafları 2,5 milyon doları geçiyormuş. Ne kazanmayı hakediyor ne harcamasını biliyor Curry.

Bu arada özel hayatındaki eşcinsel taciz davası başındaki tek rezalet değil. Eski kız arkadaşı 2009'da vurularak öldürüldü hem de 3 yaşındaki Curry'nin oğlunun gözlerinin önünde. Bunlar gibi birçok olay para kazandıktan sonra Curry'nin başına geldi.

Kısacası artık ziyan olmuş birinden bahsediyoruz bundan sonra para kazanması çok zor gözüküyor bu işten, borçları kazandığı parayı aşmak üzere, bu gidişle tüm varlığını aşacak hale gelecek..

Bu sezon için de kamuoyu beklentileri değişmedi kendisi için, bu hafta ilk kez idmanlarda 3'e 3'lere çıkmaya başlamış olsa da durum pek ümitli gözükmüyor, en kötüsü de iyi oynasa bile devamlılığının olmayacağına herkes inanmış durumda...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder